Bu yazımda sizlere 19.yy' ın kültür boşluğundan bahsedeceğim. Kültür boşluğu derken...
Evet "kopyacılık" sanatçılar ve tasarımcılar için kültürsüzlüktür. 19.yy'da insanlar özgünlüklerini ve üretkenliklerini yitirip geçmişi kopya etmeye koyulmuştu. Tabii ki bu kopyacılıktan sanat, mimari, heykel, resim, tasarım nasibini almıştı. Ve böylece 19.yy Neoların devri oldu.
Nedir bu Neo ?
Neo : yeniden canlandırma demektir. neoklasisizm, neogotik, neobarok, neorönesans..vs. bazı örnekleridir.
Küçük bir parantez açalım ve size, ''Kültür nedir? Kültürsüzlük nedir?'' diye soralım.
Siz düşünürken bende bahsetmeye devam edeyim.
Sevgili hocam Filiz Özer'in her zaman dile getirdiği bazı sözler vardır. Sahibini şuan hatırlayamasam da, "Özenti başladığı zaman kültürsüzlük kaçınılmazdır." cümlesi 19.yüzyılın net bir özetidir. Kültür, duygu ve düşünce arasındaki dengedir. 19.yüzyılda insanlar endüstri devri ve 19.yüzyılı yaşasalar bile geçmişe takılı kalmış haldedirler. Aziz Nesin bir söyleşisinde kültür kavramını açıklarken "Beyler bakın, köylünün çorabı köylünün ayağında güzeldir, şehirlinin duvarında değil." diyerek bu konuya damga vurmuştur. Mesele burada ne köylü, ne şehirli ne de çoraptır. Mesele her şeyi fonksiyonuna göre kullanmaktır.
Bahsettiğimiz kültürsüzlük, geçmişi kopya ve tarz karmaşasıdır. Peki bu kültürsüzlük nasıl doğmuştur? 18.yüzyılın sonlarına doğru Manchester'da bir dokuma tezgahı ile Endüstri Devri başlamıştır. Endüstri devrinin zenginleri, devrin teknolojisine güvenip kendilerine ev yapmak istediğinde ise öyle bir bocalarlar ki eşya bile seçemezler. Çünkü gelişen teknoloji ile üretkenlik durmuştur. Düştükleri bu derin kültür boşluğundan ise geçmişe sıkı sıkı sarılarak çıkmayı denerler. Böylece 19.yüzyılı neoklasik üslup, neogotik üslup, egzotik revival ve eklektisizm den oluşturmuştur.
Biz 19.yüzyılda ünlü ressamların tablolarında bile antik yunan ve roma karmaşasını görürüz. Ayırt edilemez hale gelir ve antik dönem, neoklasisizm adını alır. Neoklasisizm temelini Antik dönemden (Yunan-Roma) aldığı için Evrensel üslup olarak da bilinir.
19. yüzyıl halkına kopyacılık da yetmez ve 19. yüzyılın sonuna doğru yaşayan kültürleri de kopya etmeye başlarlar. Batı'ya egzotik gelen kültürleri; Hint, Japon, Osmanlı...
Bu kopyacılık üslubuna ise egzotik revival denir.
Egzotik revival üslubu ile yapılan yapılarda ise Çin'in soğan kubbesine, Hint İslam'ın Çatı örtülerine, ocak bacalarına ve mimari dekoratif ögelerine, Arapların sivri kemerine rastlarız.
Egzotik revival akımının daha da ileri seviyesi eklektisizimdir. Eklektisizimin amacı sadece iki kültürü falan karıştırmak değil, her kültürün olmazsa olmazını bir araya getirip yeni bir üslup oluşturmaktır. TDK'da eklektisizim, seçmeci ve eklemeci üslup olarak geçer. Örnek olarak Paris Sacre-Coeur kilisesi verilebilir.
Osmanlı Eklektik Yapılarına da örnek verecek olursak, Dolmabahçe Sarayı, Aksaray Pertevniyal Valide Cami, Haydarpaşa Tren Garı, Bazı Boğaz Yalıları, Arkeoloji Müzesi, İstanbul Üniversitesi Giriş Kapısı, Beylerbeyi sarayı...
ŞULE NUR EKŞİ
Gedik Üniversitesi 3.sınıf İç Mimarlık öğrencisi
Merhaba, makalenizde Egzotik Revival üslubunun tanımını yaptıktan sonra, altındaki cümlede Egzotik Revival akımının ilerisi Eklektisizimdir... Şeklinde devam etmişsiniz. Üslup ve akım aynı şey değildir. Üsluplar ile alakalı bir araştırma yapıyorum. Akım mı üslup mu? diye ikilemde kaldım maalesef...