Hayatınız boyunca bir kere bile olsa tek başına işlevi olmayan bir eşya için “köşede kalsın belki lazım olur” diye sakladığınız oldu mu? Eminim bir kez bile olsa yapmışsınızdır. Hele ki o saklanan eşya bir işleve kavuştuğunda insana tarif edilemez bir mutluluk verir. Peki, biraz büyük düşünüp atıklara da bu işlev şansını verirsek? Harika bir his olduğundan eminim.
Bu hissiyatla yola çıkmış ve atıkları sonuna kadar değerlendirerek mükemmel işler çıkartmış birçok tasarımcı var. İnsanın ve dünyanın ömrünü göz önünde bulundurup atıklara mobilyalar üzerinde bir şans daha veren o tasarım ve tasarımcılara bir göz atalım.
Elma çöpünün Mobilya hali
Vejetaryen Fransız tasarımcı Philippe Starck, vegan deri kumaşla döşenmiş yeni bir mobilya koleksiyonu tasarladı. Buradaki ana fikir, biyolojik endüstriyel artıkları yeni bir hammaddeye dönüştürmek ve onlarla birlikte sürdürülebilir yenilikçi materyaller geliştirmektir. Apple Ten Lork adı verilen bu deri alternatifi elmanın çekirdekleri ve kabuğundan üretiliyor. İnce kol desteği ile yeniden tasarlanan toplam 16 parça ünlü İtalyan mobilya markası Cassina adına tasarlandı ve Apple Ten Lork ile kaplandı. Cassina, farklı ham madde alternatiflerini değerlendirip ar-ge çalışmalarını sürdüreceğini belirtiyor. Elma derisi bu mobilyalar, Paris’teki showroomlarında elmalar hakkında ki üç hikayeyi ön plana çıkararak sergileniyor. Bunlardan biri, Albrecht Durer’in 1507 yılında resmettiği Adem ve Havva hikayelerini anlatan İncil karakterleri.
Bir diğeri, kanepenin üstüne asılan elma ile Newton’a ilham kaynağı olan elmanın ağaçtan düşüp başına çarpması temasıyla yerçekimi teorisi.
Üçüncüsü ise Belçikalı sürrealist ressam Magritte’nin, showroomun arka duvarında, yüzünün önüne düşen büyük yeşil bir elmaya sahip olan bir adamın ünlü portresi.
Starck, tüketicilerin satın aldıkları bu ürünlerin üretilmesinde kullanılan malzemelerin nasıl görünüp veya nasıl hissettirdiği hakkında düşünmeye teşvik edeceğini umuyor.
Koleksiyon Cassina Paris Rive Gauche’de sergileniyor.
Atıktan başka her şey!
Jamie Hall ve Johann Boedecker liderliğinde kurulan Pentatonic, döngüsel ekonomi olarak bilinen alanda faaliyet gösteren bir tasarım şirketidir.
Plastik, elektrik ve tekstil atıklarını mobilyaya dönüştürerek yaşam bulmasını sağlayan tasarım şirketi tüketim kültüründe köklü bir değişim yapmayı hedefliyor.
Mobilyalar tipik olarak akıllı telefonlar, teneke kutular ve sigara izmaritleriyle yapılmakta.
Üretim aşamasında çalışanları "Hangi üründen, hangi performansı almamız gerektiğini belirledik. Özelliklerini ve uygulama olanaklarını temel alarak çöpleri seçtik ve daha sonra bu teknolojiyi bir dizi hassas üretim süreci kullanarak uygulayacağız" diyorlar.
Plastikle, atık taneciklerine ayrılmadan önce ayıklanarak mobilya haline getirilebilecek yeni bir malzeme yaratılıyor.
Sandalyeler ve masalar, alet kullanmadan monte edilecek şekilde tasarlanmış. Böylelikle parçaların kendisi de her bir parçanın yapımına yardımcı oluyor. Bu durum, üretim aşamasında, toksik yapıştırıcılar veya reçineler gibi sağlığa zararlı maddelerden de uzaklaşılmasına olanak sağlıyor. Pentatonic ve New York stüdyosu Snarkitecture arasındaki işbirliği ile geri dönüştürülmüş malzemelerle modüler bir masa ve sandalyeden oluşan gifte gördüğünüz Fractured adlı bir mobilya koleksiyonu tasarladılar. Her bir tezgahın yapımında 240 plastik şişe, 45 alüminyum içecek kutusu, 120 parça gıda ambalajı ve dört araba tamponu kullanıldı. Her masa için ise 1,290 kutu, 140 gıda ambalaj ürünü, kahve fincan kapakları ve altı araba tamponu kullanılarak üretildi. Pentatonic’in kurucuları artık sürdürülebilirliğin geniş çapta kullanılabileceğini ve kitlesel pazarlara doğru bir şekilde uygulanabileceğini göstermenin tam zamanı olduğunu düşünüyor.
Çöplerden sokak mobilyasına …
3D printer sayesinde çöpler kent mobilyalarına dönüşür mü? İşte bu sorusunun yanıtını Hollandalı stüdyo The New Raw’ın yaptığı XXX Bench adlı bank veriyor. Atıklar kent mobilyası haline gelmeden önce yonga haline getiriliyor. Ürün aynı zamanda karşılıklı dayanışmayı ve yardımlaşmayı sembolize ediyor.
Mobilyanın birlikte dengeyi bulmak için iki kişinin aynı anda oturması gerekmesiyle bizlere bu sembolizeyi sunuyor. Aynı zamanda XXX Bench 53 kg ağırlığa sahip. Bu ağırlık da Amsterdam da ortalama bir yılda 2 kişinin ürettiği plastik atık miktarına tekabül ediyor. Şehrinizi Yazdırın sloganıyla hayat bulan XXX Bench devam eden bir araştırma projesidir. AMS Enstitüsü'nün Dairesel Şehir Programının bir parçası olarak Aectual ile işbirliği içinde 2016 yılında başlatıldı ve NRK Recycling, Rodepa Plastics'in desteğiyle TU Delft ve AEB Amsterdam tarafından destekleniyor.
Genç nesillere farkındalık çalışması
Meksikalı mimarlık firması Paola Calzada Arquitectos, plastik şişelerini geri dönüştürüp ağaç lifi malzemesi valchromatı kullanarak bir mobilya serisi üretti. Luken markası iş birliğinde üretilen bu seri, tutkal veya çivi kullanılmadan monte edilebilmekte. Çocuk sandalyeleri çocuk masaları ve diğer yan masaları içinde barındıran seri Plastik levha veya valchromat panellerden oluşmakta. Valchromat Portekiz’de sürdürülebilir şekilde sertifikalanmış ormanlardan temin edilen renkli bir MDF türüdür. Bu panellerden üretilen mobilyalar iç mekanlarda kullanılmak üzere tasarlanmıştır. Böyle olmasına karşın suya, güneş ışığına ve ağır kullanıma dayanıklı. 4600 geri dönüştürülmüş plastik şişe ile yapılmış 27 parça mobilya, oyuncak kütüphanesine bağışlanmış. Kurucu mimar Paola Calzada Prats, okyanustaki plastiği azaltmaya yardımcı olmak ve genç nesiller arasındaki sorunun farkındalığını arttırmak için mobilya üretmeye devam edecek.
Karton Değil Mobilya
Rus tasarımcı Vadim Kibardin sürdürülebilir bir mobilya koleksiyonu üretebilmek adına malzeme olarak kağıdı seçenlerden. Fotoğraflarda görmüş olduğunuz mobilyaları atık kartonlarla yapıyor.
Üstelik el emeği. Her biri kalıp kullanmadan elle yapıldıkları için çok uzun süren mesailerle var oluyor. Üretim sürecinde mukavvalar önce istifleniyor ve daha sonra inceltilip elle şekillendiriliyor. Bir koltuğu tamamlaması ortalama 5.110 saat sürüyor. Mobilyaların bazıları oluklu mukavva bazıları ise yiyecek içecek ambalajlarıyla hayat buluyor. Kibardin bu uygulamayı 25 yıla aşkın bir süredir yapıyor ve bu sürede şimdiye dek 907,18kg kartonu geri dönüştürmüş. Bu da ortalama 17 ağacın hayatını kurtarmış olduğu anlamına geliyor. Kağıt atıklarını değerlendirip sürdürülebilirlik kavramını tasarımlarının felsefesi olarak gördüğünü söylüyor. bireysel müşterilerinin yanı sıra müze ve galeriler için de mobilyalar tasarlayan Kibardin Bu eşsiz tasarımlarına karantina döneminde tam gaz devam ediyor.
Bu 80 x 80 x 73 cm ölçülerinde ki masa 485 geri dönüştürülmüş plastik şişeden üretildi.
Her biri 53kg ağırlığında ki çöplerle tasarlanan bu mobilyalar 2 kişinin atığına yeniden can verdi.
Pentatonic Bu AirTool sandalyesi için 96 plastik şişe, 28,4 alüminyum kutu, bazı eski yemek kapları ve endüstriyel atıkları geri dönüştürüp ürünleştirerek yeniden hayat bulmasını sağladı.
Veya Vadim Kibardin üretimini bizzat sürdürdüğü karton mobilyalarıyla 17 ağacı kurtardı.
Böylesine projelere tanık olmak gerçekten umut verici. Sadece atığa verilmiş bir şansla aslında geleceğimizi şekillendirmek mümkün. Atığa farklı bir gözle baktığımızda aslında ne kadar önemli ve verimli bir kaynak olacağını görebiliyoruz. Önümüzde bizi bekleyen yeni çağda bu yaklaşımı benimsemiş biz tasarımcılar sayesinde başta bahsettiğim tarif edilemez mutluluğu üreticisinden kullanıcısına kadar hissettirip daha farklı bir dünyada yaşamamız mümkün.
Bu örneklerin içinde neden biz de olmayalım?
Comments