Sürdürülebilir mimari, uzun sayılabilecek bir süredir mimarlık çevrelerinde tartışılan bir konu.Artık kendini tamamen kabul ettirmiş bir mimari yönelim olarak önerdikleri ise doğa dostu ilkelere dayanan ancak estetiği ve işlevselliği de gözeten tasarımlar. Bu tasarımların her biri oldukça değerli olmakla beraber, bu akımda sürdürülebilirlik dendiğinde akla ilk gelenlerden fazlası var.
Sürdürülebilirliğin bu denli önemli olmasının ilk sebebi elbette daha temiz bir çevre vaat etmesi ve dünyanın kötü gidişatını durdurabilecek olması. Ancak bu uzun vadeli kazancın dışında, sürdürülebilir hareket birçok insanın hayatını kısa sürede kalıcı olarak değiştirebilir. Sürdürülebilirliğin yaygınlaşması ve dünyada buna uygun yapım tekniklerinin öncelikli olarak kullanılması için bu hareketi mimari açıdan her yere uyarlanabilir hale getirmek gerekiyor. Peki, özellikle ekonomik ve fiziksel açıdan yetersiz bölgelerde sürdürülebilir tasarımlar nasıl hayat bulabilir?
Ekonomik açıdan yetersiz bölgelerde yapılar inşa edilirken özel malzemelere erişim yoktur ya da kısıtlıdır. Bu sebeple örneğin gözenekli asfalt ya da eko-beton gibi sürdürülebilir mimariye hizmet eden materyaller kullanılamaz. Bu da mimarları yeni çözümler bulmaya iter. Bu tarz yapılarda yerel malzeme kullanımı ilk akla gelen çözümlerdendir. Yerel malzemelerin kullanımı, hem bölgedeki insanların yapım tekniğini anlayıp devam ettirebilmelerine hem de yaşadıkları çevre ile uyumlu yapılarda yaşayabilmelerine olanak sağlar. Örneğin Afrika bölgesindeki bazı zor durumdaki bölgelerde gönüllülerce inşa edilen konutlarda yerel malzemeler kullanılır. Böylece bölge halkı yıllar içinde ihtiyaç duyduğu zamanlarda benzer yapıları malzeme sıkıntısı çekmeden inşa edebilir. Üstelik öğrendikleri yapım teknikleri sürdürülebilir mimariye uygun olursa bu geleneği de devam ettirmiş ve yaygınlaştırmış olurlar!
Yapıların su ve elektrik sistemlerinde çevre dostu dokunuşlar ise en basit şekilde güneş panelleri ile sağlanır. Yapının inşa edildiği bölgeye göre rüzgâr enerjisi de kullanılabilir. Amerika’da özellikle Alaska bölgesinde şebekeye bağlı konut sayısı çok azdır. İnsanlar yaşamlarını sürdürebilmek için mini rüzgâr türbinleri kullanır, yağmur suyunu biriktirip değerlendirir ve mümkünse güneş panellerinden faydalanırlar. Böylece sürdürülebilir hareket, kendini hemen her şartta devam ettirir. Üstelik ciddi anlamda muhtaç durumda olan milyonlarca insana da kalıcı konutlar ile bunların içinde tüm konutun enerji ihtiyacına cevap veren devamlı bir enerji sistemi sağlamış olur.
Sürdürülebilir hareket şehir geneline yayıldığında ise ortaya çok daha zor sorunlara getirilen yaratıcı çözümler çıkmaktadır. Örneğin günümüzde birbirinin hem ışığını hem de rüzgârını kestiği için kışları karanlık yazları ise fazla sıcak olan birçok şehir bulunmaktadır. Eğer bu şehirlerdeki yapılar birbirlerine ve bulundukları çevreye saygılı bir şekilde inşa edilselerdi günümüz şehircilik sorunlarından birçoğunu tartışıyor olmayacaktık. Ancak bunun da ötesinde eğer bu yapılar yukarıda bahsedildiği şekilde inşa edilmiş olsaydı, ciddi bir enerji tasarrufu da söz konusu olacaktı.
Çıkma saçakları sokağı gölgeleyen evler, aralarındaki uygun boşluklardan rüzgârın yol bulabildiği sokaklar fazla ısınmayacak, bunları serin tutmak için fazladan enerji harcamamıza gerek kalmayacaktı. Günün istediğimiz saatinde sokaklarda gölge altında dolaşabilecektik. Kısaca kendi elimiz ile kurduğumuz karmakarışık şehirlerimiz bizi zehirlemeyecekti. Enerji kullanımı daha az olacak ve yeryüzünün inşaat, ısıtma, soğutma vb. faaliyetlerinden gördüğü zarar azalacaktı.
Sürdürülebilir yapıları yaygınlaştırma çalışmaları bugün de devam ediyor. Ayrıca temiz enerji kaynakları da daha sık gündeme gelir oldu. Bunlar dünyanın geleceği için küçük de olsa umut verici durumlar. Henüz gelecek nesle temiz bir gezegen bıraktığımızı gönül rahatlığı ile söylemekten uzağız. Yine de günümüzde sürdürülebilir hareket birçok hayata dokunabiliyor. Mimarinin de sürdürülebilir hareketin içine daha çok girmesi ile bu etki büyüyebilir. Yakın zamanda göremeyecek olsak da geleceğin şehirlerini dikey ormanlar(Stefano Boeri-Vertical Forest), nefes alan binalar oluşturabilir. Kısacası, sürdürülebilirlik dünyayı kurtarabilir!
Ecemnaz Yaşar
Comentarios