Devrim düşüncesi her zaman benliğim de farklı hisler uyandırmayı başaran bir kelime olmuştur.
Aslında birçok çağrışımı barındıran devrim, benim için üç kelimeyle nitelenir: “yenilikçi, karşıt, eşitlik”. Fakat bakış açıları ve gereksinimler karşısında “yenilikçiliği” göz önünde bulundurarak, kelime sıfatlarını değiştirerek kendi devrimimi, her zaman uçsuz bucaksız bir uzay boşluğu niteliğinde değerlendirerek, “devrimci düşüncenin” sınırsızlığını savunmuşumdur.
Hayatımın birçok zaman diliminde devrim, devrimci, devrimler gibi kelimeleri duydum, yaşadım ve gözlemledim. Toplumun genel, siyasi-politik devrimlerinden söz ederken bir internet sitesinde Brezilyalı Mimar Oscar Niemeyer’ın şu sözü, devrimin farklı bir boyutunu görmemi sağlamıştı. “Mimar, dünyanın daha iyi bir yer olması gerektiğini, yoksulluğu ortadan kaldırabileceğini bilmelidir. Brezilya'da hâla sınıf savaşları var. Bu sebeple mimar, sadece mimarlığı değil mimarlığın, dünyanın problemlerini nasıl çözebileceğini düşünmelidir”.
Bu sözü ilk gördüğümde dört beş defa okuyarak beynimin ‘görsel kelime alanı’ olarak bilinen sol orta fuziform girus da yer etmesi için defalarca tekrarladım.
Yoksulluk ve mimarinin ortak alanları arasında gidip geldim. Gecekondular, çıplak ayaklı çocuklar, tuvaletsiz evler, güneş girmeyen evler… Beynim birçok görsel şeridi sırayla bana gösterdi.
Oscar Niemeyer’ın bu devrim niteliğindeki sözünün aklımda dönüp durması gibi..
“Toplumun bütün bireylerinin barınma, sağlık, eğitim gibi her türü, insani ihtiyacı karşılaması için gerekli kaynaklara eşit koşullarda erişimini sağlamanın yollarından biriydi…”
DEVRİMCİ MİMAR OSCAR NİEMEYER KİMDİR ?
Rio de Jenerio’nun yoksul, çarpık kentleşme, birbirine yapışık evlerin benliğinden bir haber, farklı bir dünyaya açılan bir sokakta 15 Aralık 1907’de dünyaya gelmiştir. Yoksulluğun kol gezdirdiği, yalın ayak çocukların harabeleri andıran sokaklar arasında koşuşturduğu, evsizlerin sokakları mesken tuttuğu Rio’yu henüz bilmiyordu.
Sınıf farklılıkları arasında olan ince çizginin tam da kopma noktasında yer alıyordu aslında.
Burjuva sınıfına mensup bir ailede büyümüş her çocuğun yaşaması gereken bir hayat geçirmişti.
Çizim sevgisi çocukluğunda başlayarak Brezilya’nın karınlarını, dağlarını, kumsalını ve balıkçılarını çizer, her gün deniz kenarına giderek balıktan dönen balıkçıları izlemekten keyif almıştı.
Niemeyer okul çağına gelince ailesinin isteği üzerine Katolik Kilisesinde eğitimine başlamıştır. Fakat çizim isteği nedeniyle okulu terk edip mimar olmaya karar vermiştir. Rio de Janeiro’ da ki Ulusal Güzel Sanatlar Okulu’na girip 1934 yılında da mezun olmuştur
1935 yılında, mezuniyetinin ardından ülkesinin ve döneminin ünlü mimarlarından olan Lucio Costa isimli mimarın yanında çalışmaya başlamıştır. Genç Mimar Niemeyer Brezilya’nın sosyoloji-kültürel ve sosyoloji-ekonomik yapısını etkileyecek modern mimarlık hareketinin ilk kıvılcımını atmıştır. Pampulha’da inşa edecekleri yerleşim sitesinde çalışan işçilere eğlence mekanı olarak tasarladığı pavyon, deniz kayısının girintilerine uygun bir şekilde kurulan çatısıyla modern mimarlık çevresinin dikkatini çekmiştir.
Nıemeyer’ın tarzının habercisi olarak bilinen Pampulha Kompleksi’dir.
ÇAĞININ MALZEMESİ; BETONARME
Her tasarımcının özgünlüğü yaptığı tasarıma ek olarak malzemeye bakış açısıyla aynı orandadır. Niemeyer’da çağının malzemesi olan betonarmeyi her kalıba giren doğası, yaratıcı kıvrımlara dönüştürmesinin katkısı büyük. Katı geometrik kalıplar yerine daha estetik, serbest, eğri formlar olarak tasarımlar yapmıştır. Yapılarında dikkat çeken kıvrımlar Niemeyer’ın, Rio kadınlarının kıvrımlı vücutlarından etkilendiği söylense de, Niemeyer’a göre dünya üzerinde birçok şeyin eğrilerinden oluşmuştur. Eğrisel formların insana coşku ve heyecan vermesini savunmuştur.
Le Corbusier gibi modern mimarlık öncülerinden olan Niemeyer, meslektaşlarından ve uslûp savunucularından farklı düşünceye sahiptir. Niemeyer; mimari yapıyı işlevsel bir “yaşam makinası” olarak tasarlamak yerine işlevden önce biçime öncelik tanıyarak, duyumsal açıdan zevki ön plana koyarak, estetiği benimseyerek, mimarlığı iyi ya da kötü olarak değerlendirmiştir. Yaşadığı çevrenin dışarısında yalın ayakla yere basan insanları gördükçe modern mimarlığın geleneksel yaklaşımını reddederek eskinin yerine ‘yeniyi’ koyan estetik yaklaşımdan ziyade, toplumsal ve sosyal eşitliği mekan üzerinden sağlamayı görev bilmiştir. Çoğu çevreye göre Niemeyer Mimarlığı, salt görsel estetiğe dayandığı iddia edilse de, 60’lı yıllar sonrasında tartışma yaratan rasyonalizmin getirdiği “evrensellik ilkesi” topluma sağlam bir fiziksel ve sosyal çevre yaratma çabasının ürünü olarak bilinmektedir. Bu açıklamaya bakarak “Niemeyer Mimarlığı” bu tezi çürütmüştür.
BREZİLYA ’NIN KENTLEŞMESİ
1956 yılında devlet başkanı olan Juscelino Kubitschek ve Oscar Nieyemer modern Brezilya’nın inşa edileceği uzun yıllar ilişkilerini sürdürmüşlerdir. “Kubitschek; 5 yılda 50 yolluk gelişim” sloganı ile Brezilya’nın kalkınma hamlesi başlatır. Kubitschek dönemin başkenti olan Rio de Janeiro’dan Brasilia’ya taşıyarak ülkenin keşfedilmemiş kırsal bölgelerine açılması, Brezilya ve iç kesimlerdeki kırsal Brezilya’nın sosyoloji-ekonomik, sosyoloji-kültürel ve politika birliği hedefleyen yeni başkent Brasilia’nın tasarımı için açılan yarışmayı Lucio Costa kazanır.
O dönemler Costa ile birlikte çalışan Niemeyer 4 yıl boyunca bomboş kırsal bir kesime modern kent örneği olan Brasilia inşa ettirir. ‘İşlevsel Kent’ modeline uygun olarak tasarlanmıştır.
Kent, mekanların işlevselliğine göre tasarlanarak fiziksel olarak birbirinden ayrılmışlardır. Brasilia’da yerleşim merkezi ve çevresi olarak ayrılmış, merkezde kamusal ve idari yapılar ve çevresinde devlete ait konutlar inşa edilmiştir. Hiçbir şekilde statü ve sınıf ayrımı yapılmaksızın devlet mülkü olan bu konutlar, halkın her kesimine hizmet verilmek üzere halka sunulmuştur.
Yapılan bu tasarımda binaların çoğunu Oscar Niemeyer tasarlamıştır. Eğitim ve Sağlık Bakanlığını, eşsiz Brasilia Katedrali’ni, Ulusal Kongre Merkezi’ni ve Alvarado Saray’ını 4 yıl içinde bitirmiştir. Brasilia 1987’den beri Dünya Mimarlık Mirası listesindedir.
Her tasarımında, her bir sözünde yapının dilini, dilin yapısını geliştirerek; eşitsizliğin yoksulluğun kol gezdiği dünyaya şu sözleri söyleyerek devam etmiştir... “Mimarlık zenginlere mahsustur. Diğerleri gecekondulara mahkum edilmişlerdir. Mimarlık yoksulları ancak şaşırtabiliyor”diyor.
Ne kadar doğru bir söz…
Gökdeleni yeni gören bir çocuğun şaşkınlığının, gökdelenlerin dikildiği arazilerde, gecekondularda yaşayan arka sokaklarında yalın ayak gezen çocuğun şaşkınlığından farklıdır.
Böyle gelişimlerin siyasi ve toplumsal iktidar ilişkileri vardır. Gücün temsili olarak nitelendirilen mimarlık yerine toplumcu mimarlığı savunarak mekanın insan hareketlerinden, insanlığın kolektif zenginliğinden bağımsız olmadığını, yaptığı açık ve kapalı alanların kamusal işlevlerle birlikteliğinden, duyusal ve mekansal etkinliğiyle ışık-gölge oyunlarına kadar düşündüğünden, toplumcu ve insancıl mimarlığı savunduğundan, şaşkınlıkları yokluktan değil de normal bir çocuğun şaşkınlığı seviyesine getirene kadar çizmeye devam ettiğinden ve tasarımlarının yanı sıra düşünce yapısını bize bir çok yönden gösterdiği için kendi adıma ve herkes adına, toplumun her kesimini düşünüp her alanda olumlu işler yapan Oscar Nıemeyer'a teşekkür ederim.
Çiğdem Çak
Comentarios