top of page

ENSTALASYON

Adını sıkça duyduğumuz bu kelime artık bize yabancı değil. Yerleştirme sanatı olarak bilinen kelimenin temel anlamı, nesnenin ya da nesne grubunun bir yere konması yani yerleştirme; bir yerde bulunan nesneye veya nesne grubuna etkide bulunulması; kısaca düzenleme olarak tanımlanabilir.


Enstalasyon kavramını sanat alanı içinde daha da açacak olursak, “Görsel sanatlardaki genel kullanımı, anlam ve algı düzleminde birbirleriyle ve içinde bulundukları mekanla ilişkili nesnelerin bir arada sergilenmesidir.”. (Özayten, 1997).

Buna göre malzemenin nesne ve mekan olduğunu anlamaktayız. Belirli bir mekanda, mekanın niteliklerini kullanarak ürünün o mekana yerleştirilmesiyle meydana gelir. Seçilen nesnenin mekanla olan uyumunun ölçüsü görsel algıları etkin hale getirmektedir.



16.İstanbul Bienali - YEDİNCİ KITA

Mariechen Danz'ın yerleştirmesi,2455 adet tuğladan oluşuyor;bu tuğlaların her birinin üstüne insan organlarının modellerinin ve insan bedeninin imgeleri basılmış. Tuğlalar bedeni ve mimari yapıları temel alan bir semboller sistemi oluşturarak çevremizin oluşumunda insan emeğinin oynadığı rolü vurguluyor.

Tuğlaların havalandırma borularıyla şekil ve biçim açısından devamlılık sağması, doğal rengiyle sıcaklık katması ve malzemenin düşeyde-yatayda kullanılabilir olmasıyla enstalasyonun mekanla uyum içerisinde olduğunu görmekteyiz.


Simon Fujiwara, İstanbul yakınındaki bir lunapark düzeneği imalatçısının çöp kutusunda kısmen yıpranmış halde çok sayıda pop ikonu figürünü keşfettiğinde,İstanbul Bieanali için hazırladığı Dünya Çok Küçük'ün tohumları atılmış oldu. Fujiwara bu fikirleri kurtararak on üç mimari maketle bir araya getirdi. Bu heykelsi eserlerde gündelik sivil mimarinin işlevleri kitlesel eğlence dünyasının simgeleriyle birbirine karışıyor. Fujiwara'nın minyatür şehri , fantezinin ve gerçeklerden kaçışın gündelik hayatımızın temel yapılarına nasıl sirayet ettiğine ve bu durumun küresel kapitalizmin vahşi faydacılığını sıklıkla nasıl maskelediğine dikkat çekiyor.

Katıldığı Disneyland turundan esinlenen sanatçı Türkiye'deki şirketlerle görüştüğünde birçok hasarlı eğlence parkı kahramanı bulduğunu ve onların etrafına minyatür binalar inşa ettiğini söylüyor. 13 heykel, okul, fabrika,kamu binası gibi son derece sıradan kentsel binalar.

Projenin asıl fikri her şeyin bir eğlenceye dönüşmüş olması ve zorunluluğu hakkında.

Saraydaki kralın yerini Bart Simphson'ın alması şeklinde mesajlar verilmektedir.


Abdülmecit Efendi Köşkü - İçimdeki Çocuk

Sanat galerilerinden çıkarak doğada yerini bulan ürün doğanın bir parçası gibi karşımıza çıkabilir. Bu tür çalışmaları sokakta, terk edilmiş binalarda, açık alanlarda görebiliriz.

İzleyici geçici ve mekansal bir deneyim yaşarken algıları değişmektedir.


Yani doğa ile insan yapıtının birleşmesi sonucunda ortaya çıkan bir çeşit akım niteliğindedir. Mimari unsurlar eserin arka planındadır. Obje ile doğanın özdeşleşmesi söz konusudur.Eser, doğanın bir parçası gibi konumlandırılmıştır. Mesela bir savaşı, açlığı,tarihi, ekonomik olayları ya da bir aileyi, herhangi bir yaşantıyı, psikolojik olayları bu şekillerle anlatmak mümkündür.






kaynakça:






Züleyha Göktaş


497 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page