Dağdaki bir gölün kenarına götürebilir miyim sizi? Gökyüzü mavi, su yeşil ve etrafta her şey derin bir dinginliğe gömülmüş. Bulutlar ve dağlar gölün aynasında yansıyorlar; evler ve çiftlikler de öyle. İnsan elinden çıkmış gibi durmuyorlar. Dosdoğru Tanrı’nın atölyesinden çıkmış gibiler. Ve her şeyden bir güzellik, huzur havası yayılıyor.
Peki, ya bu ne? Dinginliği bozan uyumsuz bir ses... Gereksiz ve keskin bir gıcırtıya benziyor. Tanrı’nın ellerinden çıkmış gibi duran evlerinin arasında bir de villa var. Bir içmimar, mimar tarafından yaratılmış. Mimarın iyi mi kötü mü olduğunu bilmiyorum. Bildiğim tek şey, buranın dinginliğinin, huzurunun ve güzelliğinin kaybolup gittiği. Ben de, ister iyi ister kötü olsun, bir içmimarın, mimarın gölün kutsallığına saygısızlık etmesinin nedenini soruyorum? Çiftçi yapmıyor bunu. Kıyı boyunca demiryolu inşa eden mühendis de yapmıyor. Farklı biçimde ele alıyorlar her şeyi.
Mimar gelir, yeni evin işaretlerini koyar yeşil çayıra, sonra da temel çukurları kazılmaya başlanır. Sonra duvar ustası çıkar. Duvarcı tuğla üstüne tuğla, taş üstüne taş koyarken, marangoz gelip alet edevatını hazırlar. Bir zaman sonra sıra çatıya gelir. Nasıl bir çatı? Güzel mi çirkin mi düşünmez böyle şeyleri. Ardından doğramacı gelip kapı ve pencerelerin ölçüsünü alır. Öteki zanaatkârlar da gelip kendi ölçülerini alırlar ve atölyelerine dönüp çalışmaya koyulurlar. Bu böyle akıp gider.
Ve villa tamamlanır, her şey istenildiği gibi olur. Güzel mi bu ev? Evet, güzel. Bir gül ya da bir çınar ağacı, bir dolunay ya da bir mehtap kadar güzel. Fakat, doğanın bunu hazmetmesi beklenemez. Yerli halkı, çiftçiyi ve en önemlisi doğayı rahatsız ettiler. O güzelim su yeşili gölün aynasında, yerine ait olmayan, sırıtan bir villa yansıyor artık.
Yeniden soruyorum: İster iyi ister kötü olsun, bir içmimarın ya da mimarın gölün kutsallığına saygısızlık etmesi neden?
Dilek Çankaya
Yeditepe Üniversitesi 2.Sınıf İçmimarlık Öğrencisi
Comments