top of page

KOKULU MEKANLAR SERİSİ 2: BAYLAN PASTANESİ

Kendi adında bir edebiyat akımına sahip, karamel ve vanilya kokusunun hiç eksik olmadığı Baylan Pastanesi hepinizi selamlar efendim!

Takvimler 1923 senesini gösterdiğinde tek hedefi pastacılık olan Filip Lenas, kuzeni Yorgi Kiriçi ile Beyoğlu Deva Çıkmazı’nda bir pastane açar. Loryan adıyla açılan bu pastane 1933 yılında isimlerin Türkçeleştirilmesi kanunu sonrasında, Çağatay lehçesinde kusursuz, mükemmel anlamına gelen Baylan ismini alır. Türkiye’nin akademisyen pastacılıkla tanışmasına vesile olan Baylan ailesi, İstanbul beyefendisi tavrı ile de müşterilerin istek ve arzularına da oldukça dikkat eder. İlginin hayli yüksek olması sebebiyle de Karaköy’de, Nordstein Sigorta binasının altında yeni bir şube açılır. İşte edebiyatçıların kalemlerinden çıkan eserlerin, atılan şen kahkahaların, anlatılan anıların izleri bu iki şubede yer almaya başlar.

1950’ler İstanbul’da bulunan edebiyatçılar için artık Baylan günleri olarak geçer. Attila İlhan’ın başını çektiği bir grup edebiyatçı burada saatlerce oturur. Bütün garsonlar bu edebiyatçıları tanır, paraları olmadığı halde daha çok oturabilmeleri için patronları olmadığı zaman bir şişe maden suyunu sessizce masalarına bırakırlar. Böylece edebiyatçılar bir maden suyu ile akşama kadar bu pastanede otururlar.


Günler ayları, aylar yılları kovalar ve Baylanlar’ın ikinci kuşak varisi Harry Lenas Kadıköy'de yeni açılan şubenin başına geçer. Avrupa’da aldığı pastacılık eğitimi ile pastaneye yeni tatlar kazandırır. Bu tatların en başını ise günümüzde halen aynı ilgiyle takip edilen Kup Griye çeker.

Kup Griye, Adisababa, Trüf gibi kendine has lezzetleri olan Baylan Pastanesi dekorasyonu ile de ilgiyi üstüne çeker. Günümüze kadar ayakta kalamamış olan Beyoğlu şubesi, oldukça şık bir şekilde tasarlanır. Ağırlıklı olarak ahşap mobilyalar tercih edilir. Sağ taraftaki motiflerle süslenmiş kasa, ilk modernizm etkileri taşıyan aydınlatma ve mekanı ayıran seperatörler sizi adeta bir film platosunda gibi hissettirir. Ne yazık ki bu şube Beyoğlu’nun değişen şartları sebebiyle daha fazla dayanamaz ve kapanır, hemen ardından Nordstein Sigorta altında bulunan şube de bulunduğu yapının restorasyonu sebebiyle faaliyetini durdurur.

Cumhuriyet Dönemi mimarisi etkilerini taşıyan şubelerden günümüze sadece Kadıköy’deki yer gelir. Biz de şimdi bu güzel pastaneye bir de içeriden bakalım…

Ufak tefek yenileme işlemleri dışında neredeyse hiç bozulmamış dekorasyonu olan Kadıköy şubesi, bizi 80’ler pastane kültürüne geri götürür. Zemin kaplaması, ahşap ve camdan yapılmış tezgahlar, porselen aydınlatmalar açıldığını günden bugüne kadar ayakta kalarak bize yaşayan bir mekan kazandırır.

Kadıköy şubesinden sonra, yaklaşık 50 yıl kadar zaman geçer ve Bebek’te yeni bir şube açılır. Bu şube diğerlerine göre daha günümüz tasarımını andırsa da yine de Baylanların benimsedikleri konsept aynı kalır.

İstanbul’un en nadide mekanlarından birisi olan Baylan Pastaneleri tarihe tanıklık etmesi yanı sıra efsane tatlarıyla sizleri hala bekliyor! Yazının ortalarında da bahsettiğim Kup Griye mutlaka denenmesi gereken tatlardan birisidir. Yolunuz Kadıköy’e düştüğünde, bir arkadaşınızı da yanınıza alarak bu pastaneye gitmenizi öneririm. Hatta 50’lerdeki edebiyatçıları anmak isterseniz Attila İlhan veya Cemal Süreya gibi mekanın asıl sahiplerinden dizelerle oraya uğramayı unutmayın! Ve bir sonraki kokumuzu algılayana kadar vanilya ve karamel kokusu ile başbaşa kalmanın tadını çıkarın!


Kaynakça



Hatice UĞUR


387 görüntüleme1 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page