"El, kalbin zaten bildiğini ifade eder."
Samuel Mockbee
Kaçımız yaptığımız işin gerçekten hayatlara dokunduğunun farkında? Üstelik iyi dokunuşların yanı sıra olumsuz ilerleyen süreçlerin can kaybı ile sonuçlanabildiği mesleklere sahipsek… Genelde yapılan işin sonucuna odaklandığımız meslek hayatlarımızda, sonucu belirleyen faktörün giriş ve gelişme kısmı olduğunun yeterince bilincinde miyiz?
Her yaşandığında mutlaka kayıplar yaşadığımız gerçeklerden biridir deprem. Kimi işini, kimi evini, kimi sevdiğini, birçoğu da canını kaybeder… Bana göre kaybı yaşanan diğer şey, tasarım aşamasından uygulanmasına kadar sorumluluk sahibi olan mimarların, mühendislerin, yapı denetimlerin ve sayamadığım birçok kişinin yaptığı işe, bu işi teslim ettiği insanlara ve kendilerine olan ciddiyeti, saygısı, hassasiyetidir. Benim asıl ele almak istediğim konu tam olarak sürecin en başı aslında. Temeli sağlam atılmayan her binanın yıkımı, temeli sağlam olmayan eğitim ve iş hayatının yıkımı sonucu gerçekleşiyor bence. Burada hangi mesleğe sahip olursak olalım asıl mesele yaptığımız işi sevmekte, ciddiye almakta ve saygı duymakta yatıyor esasen. Özellikle biz mimarlardan başlayarak şehir plancılara daha sonra müteahhitlerden yapı denetime kadar hepimizin içinde bulunduğu bu sorumluluğu bir zorunluluk ya da kazanç aracı olarak görmediğimiz süreçlerden bahsetmeliyiz. Eğitim hayatımda öğrendiklerim arasında yüzüme tokat gibi çarpmış en büyük gerçek, insan hayatının elimizde oluşuydu bir yerde. Bir korkuluk tasarımındaki detay ve ölçü hatası hatta biraz daha mikroya inersek bir çivinin dahi doğru uygulanmaması, orada bulunan bir insanı, bir canlıyı hayatından edebilecek nitelikteydi. Çoğumuz proje tasarlama ve uygulama sürecinde bunun ne kadar bilincinde işler ortaya koyuyoruz, bunun sorgusunu yeterince yapıyor muyuz emin değilim ya da bizden sonraki sorumlu kişiler bunun denetimini ne doğrulukta yapıyor, atılan imzalara ne kadar itimat edilir, artık bunlara cevap veremiyoruz. Burada sormak istediğim asıl soru şu ki "Hayatımızın 4-5 sene kadar belki daha büyük kısmını ayırdığımız, yeri geldiğinde sosyal yaşantımız gibi çoğu şeyden ödün verdiğimiz bu süreç sonunda, hakkıyla ve bilinçle sonuçlandıramadığımız işler ortaya koymak en başta kendi emeğimizi çöpe atmaz mı?" Mimarlık adı altında eğitim gören herkesin belki de en çok önem vermesi gereken noktadır bu bana göre. İstenmediği ve sevilmediği, eğitimi alınmaya başlandığı takdirdeyse detay detay çalışılmadığı bir alan asla değildir burası, öyle olmamalı. Elinize kaleminizi aldığınız sırada sadece yapmış olabilmek için yarattığınız her kalem darbesi bugün birilerinin canına sebep olabilir. Samuel Mockbee'nin dediği gibi "El, kalbin zaten bildiğini ifade eder." Bir tasarıma, bir projeye başladığınız zaman yaptığınız her çizimde eliniz size yanlış olan tasarımı gösterecektir. Yarın kalbimiz kaldırmadığından izleyemediğimiz haberlerden birinin sebebi olmamak için belki de, bu süreçte kalbimizin bize doğru hissettirdiği tasarımlar ortaya koymalıyız.
Tabi ki işimizi ne kadar severek ve doğru şekilde yapanlardan olsak da işin sadece bizde bitmediği bir nokta daha var. Örnekler üzerinden konuşursak, bir yapı inşa edildikten sonra ayakta kalmasını sağlayan kolon gibi strüktürel elemanları, mekana yerleşmeye engel olduğu gerekçesiyle kesip atmak gibi olaylar yaşanmakta. Üstelik bunu yaparken yok edilen, kaldırıp atılabilecek bir öge gibi değerlendirilen elemanların, mimari gerekçelerini dahi sorgulamadan yapıyor olmaları bizi bu sonuçlara getiriyor. Anlaşılması gereken bir gerçek var ki, istendiği gibi yerleşebilmek uğruna bilinçsizce yapılan bu değişimler yüzünden oluşan yıkımlar, günün sonunda yine yerleşebileceğiniz bir yer bırakmıyor. Hatta en üzücü kısım yerleşebilecek bir siz kalmıyorsunuz. Bu cümleleri kurmanın zor oluşu kadar yazıyor olmanın da zor olması maalesef bu gerçekleri değiştiremiyor.
Bir çok konuda bilinçlenmek hepimizin sorumluluğunda. Toplum olarak mimari bir değişiklik yapmak istiyorsak bunu, eğitimini almış kişilere teslim etmeyi öğrenebilmek ya da doğru denetimler dahilinde gerçekleştirmeyi tercih etmek hepimizin sorumluluğunda. Doğal afet gibi elimizde olmayan olaylara karşı savunmamızı, bizim hakimiyetimizde olan durumlara gereken ciddiyeti ve hassasiyeti göstererek yapabilir ve bu sayede hayatta kalabiliriz.
30 Ekim 2020, İzmir depreminde hayatını kaybeden kişilerin ve yakınlarının anısına...
Comments