Mekan Analizcilerine Film Önerisi: The Lake House
- tuceboa
- 7 Mar 2019
- 2 dakikada okunur
Kazanılan edinimlerin, yapılan işin zaman içinde fazlasıyla hayatımıza girme durumu, mesleki deformasyon. Mekanlarda işlevsellik, ergonomi ve estetiği bir araya getirerek tasarlamakla ilgilenen ve basit şeylerden projesi için bazen önemli detaylar çıkarabilen biz içmimarlar bu deformasyonu hayatına bir hassasiyet olarak katarak yaşayan bir meslek grubuyuz. Gittiğimiz restoranda, iyi tasarlandığını düşündüğümüz bir konser salonunda veya izlediğimiz filmde gördüğümüz mekanları incelemekten kimi zaman esas konuya odaklanamama durumunu eminim çoğumuz yaşamışızdır. Tam da bu durumu destekler nitelikte, hikayesinden çok mekanından etkilendiğim ve sadece çekimlerin yapıldığı evi analiz etmek için bile izlemeye değer bulduğum bir film tavsiyemi paylaşacağım: ''Göl Evi''

Alejandro Agresti'nin yönettiği ve başrollerinde Sandra Bullock ile Keanu Reeves gibi tanınmış yüzlerin yer aldığı bu uyarlama film, iki ayrı zaman diliminde yaşamalarına rağmen mektuplaşarak yaşatılan bir aşk öyküsünü konu edinmiş. Şehrin merkezine uzak olan gölün kıyısındaki bir evde geçen ve izleyicisini tabiata doyuran, dolu dolu romantizm içermesine rağmen durağan tempoda ilerleyen bir film Göl Evi.
Filmin başladığı dakika itibariyle mimari analizini yapabileceğimiz göl evi karşımıza çıkıyor. Bu evde dikkatleri ilk çeken şey, kıyıdan koparılarak dört cephesi de suyu görebilecek şekilde organize edilmiş olması. Evden kıyıya bağlanan uzun bir köprü tasarlanmış ve bu şekilde evin hangi köşesine giderseniz gidin ruhunuzu dinlendirecek olan durgun su manzarasına hakim olmanız sağlanmış. Manzaraya hakim olmak adına dört cephenin tamamen cam olarak tasarlanması mekanı ev mahremiyetinden uzaklaştırmakla birlikte tabiatın olduğu gibi evin içerisine aktarılmasına yardımcı oluyor.
Tek katlı yaşam alanının yanı sıra, çatı odası ve evin ortasından göle doğru inen merdivenlerle birlikte tasarlanan göl evinin çatısında tepe pencerelerine yer verilmesi iç mekanda doğal ışık kullanımına yardımcı olmuş. Dört cephenin camla kaplı olmasının yanında tepe pencerelerini de düşünecek olursak, evin içerisine doğal ışığı maksimum düzeyde alacak şekilde tasarlandığı ve buna bağlı olarak evin merkezinde bir iç bahçe oluşturarak bitki yetiştirmeye olanak tanıdığı görülmekte.
Ev tasarlanırken bağlı olunan coğrafyaya tamamen uyum sağlayacak şekilde doğal malzemeler, açık ve yumuşak geçişli renkler tercih edilmiş.
Bana kalırsa her detayı titizlikle düşünülerek tasarlanmış olan bu göl evi bizim kültürümüzde günlük yaşamı sürdürmek için tam olarak doğru seçim olmasa da hafta sonu tatillerini geçirmek için ideal bir yer.

Filmde Keanu Reeves'in canlandırdığı, kendi halinde sakin bir hayat süren Mimar Alex'in babası Simon Wyler yıllar geçtikçe ünlenen bir mimar olmuştur ve esasında filmin geçtiği bu göl evini baba Simon Wyler mimarlığının ilk yıllarında karısı için yapmıştır.
Mesleki deformasyonunuzu da yanınıza alarak, diyaloglar arasında Frank Lloyd Wright ve Meier gibi ünlü tasarımcılara göndermeler içeren bu filmi izlerken amerikan mimarisinin etkisini mi hissedersiniz yoksa filmin esas öyküsü olan aşk hikayesi mi daha çok ilginizi çeker, bu konuda kararsızım ama sadelik doğallık ve huzuru temel alan çekimlerin hoşunuza gideceğini düşünüyor ve umuyorum. Keyifli bir film olması dileğiyle.
Comments