top of page

Gotik Kral Tim Burton 1: "Charlie'nin Çikolata Fabrikası"

Güncelleme tarihi: 20 Şub 2021


TRICK OR TREAT!


Hepimizin bildiği üzere 31 Ekim'de Cadılar Bayramı kutlanacak. Böyle bir ayda, çocukken arkadaşlarıyla birlikte şeker ve çikolata toplamaya çıkan Willy Wonka'yı hatırlıyoruz. Konumuz diş doktoru olan babasının, Willy'nin topladığı tüm şekerleme ve çikolataları ateşe verip onları yemesine izin vermemesi değil elbette.


Çoğumuzun küçük yaşlarda kalbini çalmış bir film; Charlie'nin Çikolata Fabrikası!


Daha öncesinde Roald Dahl'ın Charlie'nin Çikolata Fabrikası adlı romanından uyarlanan Willy Wonka & The Chocolate Factory filmi, 1971 yılında müzikal bir film olarak gösterime girmişti. Sonrasındaysa yönetmenliğini Tim Burton'ın üstlendiği ikinci uyarlama, 2005'te gösterime girdi: Charlie's Chocolate Factory!


Tim Burton'ın dokunduğu tüm filmlerde elbette dikkat çeken gizemli bir hava var. Sıra dışı ve tuhaf olarak adlandırılan Tim Burton, aslında kimilerimizin kimliğini bulabilmesinde en büyük yol gösterici. Çizimleriyle birlikte Disney'den burs alarak eğitim hayatını geliştiren Burton, korku filmleriyle büyüyen ve bol bol çizim yapan bir çocukluk geçirmiş. Gotik kimliğini yolun en başında kazanan Burton, çizimleri korkutucu bulunduğu için Disney tarafından başlarda reddedilmiş. Ancak kendi yolunu çizmekte de çizimlerindeki kadar başarılı olmuş.

Genel bir bakış açısıyla, Tim Burton filmlerindeki mekansal algı hakkında konuşabiliriz ancak bir yazıyla geçiştirilmemesi gerektiğini savunuyorum. Burton'ın, çoğu insana göre -sıra dışı- konu anlatımıyla birlikte, aslında her zaman sabit tuttuğu ve izleyiciye geçirmek istediği bir his var; insanlık. Sıra dışı karakterlerin daha çok insani yönünü vurgulayan Burton, önyargılı insanların veya kalıplaşmış fikirlerin önemsizliğini gün yüzüne çıkarıyor.


Efsane karakter Willy Wonka, sıradan kentte gösterişli ve fütüristik bir fabrikaya sahip. Bu fantastik fabrikaya ise Charlie'nin evi, sıradan kentte sıradan bir mekan olarak eşlik etmiyor. Oldukça sıra dışı ve dekonstrüktivist bir havası olan bu ev, sıradan kent algısından farklı olarak göze çarpıyor.



1980'li yılların sonlarına doğru postmodern mimari akımı olarak ortaya çıkan dekonstrüktivizm; modern alt yapılı akımlara ait tüm yapıların, bütünlük olarak kabul ettikleri mimari unsurları yıkmıştır. Dış cephelerde alışılagelmiş -dik açılı- köşeler, dekonstrüktivizmde yer yer yamultulmuş yer yer kaydırılmıştır. Yapıbozumcukluk olarak adlandılırılan bu felsefe, mimariyle buluştuktan sonra yapıyı değerlendirenler için psikolojik bir etki yaratmıştır.


Dekonstrüktivist yapılar, onlara bakanlara belirsizlik, kargaşa, tedirginlik gibi hissiyatlar oluşturmasıyla bilinir. Belli ki Tim Burton ve onun gibiler için sadece heyecan hissiyatı oluştururken, çoğunluğu kaygılandırmasının sebebine bakılmalıdır. Cevap basit; belirli bir düzen ve belirli kalıplar içerisinde yaşayan geleneksel insanların, farklı olanı kabullenememesidir. Kabullenmeyi isteyip devreye sokmak bile oldukça zaman alır. Aslında burada, Tim'in yapmaya çalıştığı şeyin de dekonstrüktivist bir felsefeye dayalı olduğuna dair çıkarımda bulunabiliriz. Sıra dışı ve kabullenilmesi zor şeyler, aslında fonksiyonel ve işlevsel olarak alışılagelmişle aynıdır. Önemli olan kalıpları kırarak, bakış açısını değiştirebilmektir.

Biletlerimizi aldıysak, şimdi fabrikaya girme zamanı!

Willy Wonka'nın fantastik fabrikasında ise fütüristik bir cennete giriyoruz. Aslında fütürizm de, fütüristçilik olarak bir disiplin ve felsefe şeklinde karşımıza çıkıyor. Ve alışılagelmiş kalıplara tepki burada da görülüyor. "Futur" ve "futura" Latin kelimelerinden geliyor ve Türkçe'de de "gelecek" anlamına geliyor. Yani gelecekçiliği benimsemiş bu akım mimariyle birleştiğinde, klasik çizgilerden çıkıyor. Fütüristik tasarımlar, olduğunuz yılda değil de gelecek bir yılda yaşıyor hissiyatını vermeyi hedefliyor.

Fabrikada yer alan bu peyzaj tasarımı sizce de biraz farklı değil mi?

2020 yerine 2100 yılında yaşanan bir an gibi gelebilir. Fütürizmin amacı da budur.

Elbette film gereği biraz daha masalsı yaklaşılan mekan algısı, aslında Tim Burton için ters köşe bir hareket. Zamansızlığı ve mekansızlığı (no place - no time) benimseyen Burton, izleyiciyi bir belirsizliğe sürüklemek istiyor. Bunu bir kaygı oluşturmaktan ziyade mekanın ve zamanın önemini azaltarak büyüye kapılmasını istiyor. Çünkü bu masalsı görünen gerçekçiliğin altında insani değerler yatıyor.

Willy Wonka'nın Çikolata Fabrikası içerisinde yer alan çikolata ışınlama odası ise, fütürizmin en yoğun tasarımlarla görüldüğü yer. Keskin hatlar yerine kullanılan yumuşak ve kıvrımlı köşeler, alışılmışlığın dışındaki gözlükler bile, bu gelecekten gelen tasarımların birer tamamlayıcısı.

Bu sahnede sizin de aklınıza -bir gelecek zaman ütopyası olan- Jetgiller geldi mi? :)

Arkada yer alan televizyon, evlerinizdeki televizyona benziyor mu?

Peki Umpa-Lumpa'nın oturduğu koltuk?

Fabrika işçisi yerine, özel eğitimli ceviz kıran sincap işçiler!

Sizce bu ayrıntı da gelecek ütopyası için bir tamamlayıcı değil mi?

Aydınlatmanın tam ortasında yer alan ceviz havuzundaki cevizlerin, sincap işçilere ulaşabilmesi için tasarlanan fütüristik kollar, teknoloji ağını anımsatmıyor mu?



Filmin daha bir çok detayında postmodern yaklaşımlar ve hayal gücümüzü dinç tutmaya yönelik tasarımlar görebiliriz. Bizleri her seferinde hayal etmeye yönlendiren Tim Burton'a, aynı zamanda farklı hırslara bile sahip olsak, tek bir ortak sonuca varacağımızı anlatmak isteyen Roald Dahl'a teşekkürler!



Bir sonraki filmde görüşmek üzere!


Aybüke AYDEN

İçmimar

















1.547 görüntüleme1 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page