NEYDİ BU “POTEMKİN RUHU?”
- Betül Çimen
- 13 Tem 2020
- 2 dakikada okunur
Gelişen dünya insandan hep daha fazlasını ister. Bu durum, kişinin yetemediği
noktalarda sahtekarlığa başvurmasına neden olabilir. Hiç olmadığın biri olmaya çalışmak, onun gibi davranmak ve bir süre sonra o kişi olduğuna inanmaya başlamak...
Asıl olay burada başlıyor. Bir süre sonra kendin de bu yalana inanmaya başlıyorsun çünkü.
Peki sahtecilik bu süreçte sadece insanda mı vardır?
Elbette bu soruya hepimiz hayır diye rahatlıkla cevap verebiliriz. Peki meslek hayatımızda bu
durum nasıl ilerliyor? Sahte taşlar ve taklit malzemeler kullanarak gerçek etki yaratılmak istenirse, bu durumun kendini başka biri göstermeye çalışan insandan pek de bir farkı kalmayacaktır.

Yıl 1700'ler...Dönemin Rus çariçesi, etrafında köyler kurulu bir yoldan geçecekti. Çariçenin geçeceği yolun etrafındaki yapılar oldukça döküntü ve eskiydi. Halkın, çariçenin gözünü boyamak için yapıları yenileyecek maddi güçleri yoktu. Bu yüzden sert mukavvalar ve yelken kumaşlarıyla yapıları kaplayıp mutlu, huzurlu, güzel bir köy imajı çizmişlerdi. Belki o an durumu kurtardıkları için kendilerini zeki hissettiler fakat geriye utanç duyulacak bir geçmiş bıraktılar.

Peki biz tasarımcılar gelip geçici sahteliklerle durumu mu kurtaracağız yoksa gelecekte gurur duyulacak mimari bir geçmiş mi bırakacağız?
Genelde kullanıcı istekleri üzerine tasarlanan mekanlar bu isteklere en iyi cevapları verebilen
kişiler, yani içmimarlar tarafından yapılır. Bu sahtecilik ruhunu kullanmak istemeyen içmimarların işi, piyasada oldukça zordur. İçmimarların ve sanatçıların görevi olmayanı oldurmak mı yoksa yapıya uygun malzemeyle mi çalışmaktır? Son dönemlerde bu duruma kimsenin takılmadığı ortada. Pahalı malzemeler bu kadar düşük maliyetlerle taklit edilebildiği için herkesin de keyfi yerinde aslında.

Olanı en iyi şekilde değerlendirmek, elimizdekilerle en iyisini çıkarmak ve gelecekteki insanların gururla bakacakları mimari bir geçmiş bırakmak ...İşte bu zor olandır. Kolay olansa tıpkı Potemkin köyündeki gibi mukavvalarla, yelken bezleriyle, mutlu ve gelişmiş köyler göstermek, yani gerçek olmayan malzemelerle fark edilmeyeceğini zannettiğimiz sahtelikler yaratmaktır. Zor olan, gerçek olandır. Diğer başka her şey taklitten ibarettir.
Betül ÇİMEN
Afyon Kocatepe Üniversitesi/İçmimarlık ve Çevre Tasarımı Bölümü/ 3. Sınıf Öğrencisi
Comments