top of page

SOĞUK ESİNTİLERİN SICAK ETKİSİ: İSKANDİNAV STİL

İskandinav tasarımı 21. yüzyılın başlarında dünyanın önde gelen dekorasyon tarzlarından biri haline geldi fakat aslında bu tarz, 19. yüzyılın sonlarında başlamıştı bile. Bu zaman diliminde, kimi imparatorluklar yükseldi, kimi düştü. Dünyada görüş değişiklikleri yaşandı, Dünya iki kez savaşa gitti. Sanat, felsefe ve dekorasyon gibi alanlar, insanları ve bu yolda izledikleri tutumları değiştirdi.

II. Dünya Savaşı’nın sonrasında, Avrupa’nın kuzeyinde İskandinav tasarım anlayışının temelini oluşturan bir ‘Sosyal demokrasi’ ortaya çıkmıştır. Zamanla her alana etki eden bu anlayış, tasarımı da etkilemiş ve tasarımı her bir birey için erişilebilir kılma yaklaşımıyla mimarlıktaki yansımasını bulmuştur.

İskandinav tarzı 1940’lı yıllarda başladığı halde, 1950’lerin başlarına kadar tanınabilir olma yolunda şekillenmeye ve gelişmeye devam etmiştir. İskandinav tasarımı, gelişimini tamamladığında ise özellikle ABD’de güçlü bir şekilde takip edilen ve uluslararası kabul gören bir trend olmuştur. Her ne kadar popülaritesi 1960’lar ve 80’ler arasında azalsa da 90’ların sonlarında ve 2000’lerin başlarında popülaritesini tekrardan kazanmış ve birçok iç mekanda yerini almıştır.

Bazen tarihler sıkıcı gelse de, kullandığımız ve uyguladığımız akımların hangi zaman dilimine ait oldukları hakkında bilgi sahibi olmak ve o zamandaki zihniyeti bilmek, bu görüşlerin zihnimizdeki kalıcılığını arttıracaktır.


Sizi, buralarda çok tutmadan okurken daha fazla keyif alacağınız bölümlere götürmek isterim...

İskandinav stili ya da tasarımı, aslında birçok bilgiyi isminde barındırıyor. Kuzey Avrupa’da yer alan Danimarka, İsveç ve Norveç ülkeleri İskandinav ülkeleri olarak isimlendiriliyor. Yaygın olarak kullanılan ‘İskandinav mimarisi’ terimi bu üç ülkenin de içinde bulunduğu daha geniş bir coğrafyayı içeriyor. Bu bilgiler ışığında, İskandinav mimarisi denildiğinde sadece İskandinavyayı değil; Finlandiya, İzlanda, Faroe Adaları, Åland Adaları ve Grönland’ın İskandinav ülkeleriyle bir araya gelerek oluşturdukları coğrafyayı, yani ''Nordik'' ülkelerini değerlendirmemiz gerekiyor. Bu değerlendirmeyi yaparken, elbette saydığım ülkelerdeki hava, ısı, ışık, rüzgar, nem gibi çevresel faktörlere bakmamız uygun olacaktır. Zira her yerde olması gerektiği gibi bu bölgede de yaşamın en önemli şekillendiricisi doğa ve iklimdir. Yaşam alanlarında, şehirlerde, kırsal alanlarda yapılan tasarımlarda kullanılan malzemeler, alınan yapısal ve strüktürel tedbirler, mimari tasarımlar doğaya karşı değil de doğayla birlikte yaşama, tasarımlarda doğayla bütünleşme düşüncesinin sonucunda üretilen çözümlerle ortaya çıkmıştır.


Çevresel koşullara dayanarak bu tarz iç mekanların özelliklerinden bahsedecek olursak herhalde en önde gelen, doğal ışık kullanımı olacaktır. Bunun nedeni İskandinav ülkelerinde genellikle kış mevsiminin hakim olması ve günün büyük bir kısmının karanlıkta geçmesidir. Hal böyle olunca; insan sağlığını, mutluluğunu ve verimliliğini doğrudan etkileyen, aynı zamanda mekanların da daha ferah ve aydınlık olmalarını sağlayan doğal ışıktan en yüksek oranda faydalanmak, tasarımcıların tercihi olmuştur.


Bu tarzın olmazsa olmazı bir diğer özellik sadeliktir. Nordik ya da İskandinav tasarımı ve mimarisinin zarif güzelliği sadeliğinden gelir. Temiz hatlara, temel formlara ve ağırlıklı olarak düz renklere sahip sade bir kompozisyonla ön plana çıkan bu tasarımda fazla, gereksiz veya işe yaramayan bir öge bulunmuyor.

İskandinav tarzın, gerektiği kadar mobilya kullanımı konusunda minimal ve modern tarza benzediğini söyleyebiliriz. Fakat az eşya kullanırken, aksesuar konusunda bir kısıtlama söz konusu değildir. Yahut aksesuarlarda coşkulu renkler de kullanılabilir. Ama yine de İskandinav tarzı mekanlarda sadelik ağır basar. Bunun bir nedeni az önce de bahsettiğim gibi aslında doğanın bir yönlendirmesidir diyebilirim. Uzun kış gecelerine sahip İskandinav ülkeleri kolay toparlanabilecek, lüzumsuz araç gerecin olmadığı, sade bir tasarım için daha uygundur. En azından sadeliğin hakim olmasının nedeninin bu şekilde düşünülmesi olduğunu biliyoruz.


Sadelikle beraber fonksiyonellik (işlevsellik) ve rahatlık da İskandinav tarz için önemli unsurlardır. Sadece görünüşü güzel diye işlevi olmayan veya rahat olmayan herhangi bir eşya kullanımına ya da bunlar düşünülmeden yapılmış herhangi bir tasarıma bu stilde yer yoktur.


Bu stilin sayabileceğim bir diğer özelliği düzgün, keskin ve kararlı çizgilere sahip olmasıdır. Yuvarlak formda tasarımlar bu stilde rastlayabileceğimiz türden değillerdir.


İskandinav tarzın temel prensipleriyle ilgili bütün bu özellikleri kısaca söylemek gerekirse; sade, minimal, düşük maliyetle üretilebilen, doğayı bütünleyen, doğayla bütünleşen ve herkes için kullanıma uygun olan bir tasarım tarzı demek mümkündür. Ve bu sadece yaşanılan mekanlarda değil; mobilyadan aksesuara, araç gereçten moda tasarımına kadar her alanda etkisini gösteriyor.


İskandinav Tarzda Sık Gördüğümüz Renkler:

Bilindiği gibi her iç mekan, tasarımcı tarafından seçilen renk paletine göre uyum içerisinde tasarlanıyor. Renk paleti belirlemek, birbirlerine zıt renklerin ya da aynı tonda renklerin bir araya geldikleri zaman, birbirleriyle gösterecekleri uyumu anlamamız açısından önemlidir. İskandinav tarzın da kendine has renkleri vardır. Tabi ki her İskandinav tarza sahip iç mekan aynı renkte tasarlanmaz fakat belli başlı renkler bu tarzın olmazsa olmazı olmuştur.

Genel olarak bu tarz iç mekanlarda açık renkler kullanılır. Hatta en çok kullanılan renk beyazdır. Beyaz renk kullanımıyla, mekanların daha iç açıcı olmaları amaçlanmıştır. Beyaz rengi, İskandinav tarzda mekanların duvarlarında ve tavanlarında görebilirsiniz. Genellikle beyazlara bürünmüş odalar için, yine açık renk mobilyalar tercih ediliyor ve bu mobilyalara da pastel görünümlü halılar eşlik ediyor diyebiliriz. Dolayısıyla renkler daha çok aksesuarlarda yoğun olarak kullanılarak dinamizm sağlanıyor. Mekanın genelinde beyaz ve açık renkler hakimken; aksesuar ve detaylarda ise mavi, yeşil, sarı ve gri gibi renklerin pastel tonları ağırlıkta kullanılıyor denilebilir.


Beyaz dışında farklı renklerin hakim olduğu iç mekanlarda da İskandinav tarzı oluşturabiliriz. Örneğin gri renk de bu tarzda karşımıza çokça çıkabilir. Gri rengin İskandinav tarzda oluşturduğu en büyük etki, odağını siyah ve beyazın estetik vurgularında tutmasıdır. Bu da aslında uzun yıllar tercih edilmemiş gri tonlarını mekanların duvarlarına, mobilyalara ve aksesuarlara geri getirmiştir. Gri; yansıttığı doğal, aynı zamanda monokrom görünüşle bu akımın temsilci renklerindendir.






İskandinav tarzda çok rastlayabileceğimiz bir diğer renk mavidir. Belki bir aksesuarda belki de bir duvarda... Bu tamamen tasarımcının ve mekan sahibinin isteğine bağlı olarak değişir. Her zaman ağızlarda dolaşan İskandinav mavisi diye bir ton vardır. Bu ton, normal aklımıza gelen mavinin pastel halidir. İskandinav mavisinin ahşap mobilyalarla olan güçlü duruşu birçok kişinin ilgisini çeker.





Monokrom görünüş, bahsetmeden geçemeyeceğimiz bir renk kullanımıdır. Zira bu akım siyah beyazın tezatlığını temel almıştır.

Monokrom görünümü siyah beyaz çizgilerle yakalayan mekanlar da vardır. Akımın genel strüktürünü oluşturan, siyah beyaz mekanlarda kullanılan tekstil ürünlerinde buna sıkça rastlayabiliriz. Özellikle konsepte uygun olarak, siyah beyaz çizgili ya da geometrik desenli yastıklar oldukça sık görülür.


İskandinav Tarzın Olmazsa Olmazı Malzemeler:

Bu tarz iç mekanlarda genelde pastel ve açık tonlar hatta beyazın çoğunluklu olarak kullanıldığını söylemiştik. Aksesuarlarda kullanılan daha farklı renklerle de canlılık katılıyordu. Fakat hala soğuk ve karanlık ülkelerdeyiz ve mekandan hala o soğukluğu atabilmiş değiliz. Bu noktada ahşap malzemeyle yapılan kombinasyonlar, kullanılan eşyalar ortama sıcaklık katmamız için bizlere yardımcı oluyor. İskandinav tarzın istediği şey, her zaman doğayla bütünleşerek onunla yaşamak olduğu için doğal malzemelere çok önem verilir ve çok kullanılır. Bu yüzden ahşap bu amaca en iyi hizmet eden malzemedir diyebiliriz. Ahşabın doğal olması ve görsel olarak sıcak mekanlar yaratmak gibi etkilerinin yanında doğal yalıtım malzemesi olarak da ihtiyaç duyulan değerleri sağlıyor. Böylece sadece görsel değil fiziksek sıcaklığı da sağlamış oluyoruz.

Farklı ahşapları mekanlarda görebiliriz. Özellikle çam, kayın, dişbudak ve huş ağaçlarından imal edilmiş her çeşit ahşap elemanlar kullanılarak ürünler tasarlanmaktadır. İster zeminde, ister duvarda, ister dolaplarda ve hatta oyuncaklarda ve aksesuarlarda bile ahşap fazlasıyla görülmektedir.

Ahşap dışında bu tarzda çokça kullanılan olarak parlak plastikler, emaye alüminyum, çelik, geniş tahta döşeme, doğal lif ve kürk gibi malzemeleri sayabiliriz.


İskandinav stilinde el yapımı ve doğal malzemeler dekorun birer parçasıdır. Döşemelik kumaşlarda keten, pamuk ve yün sıklıkla kullanılmaktadır. Ev tekstili bağlamında bakıldığında pamuk, keten gibi doğal malzemeler; beyaz zemine yakışacak şekilde ekose, çizgiler, kareler ve küçük çiçek desenleri şeklinde dizayn edilir. İskandinav tarz, çoğunlukla sade olduğundan bu hareketli desenler minderlerde kullanılır.


İskandinav tarz her ne kadar sadelik ve doğallıktan hoşlansa da estetiği de ihmal etmez. Dekorasyonda parlak, metalik vurguları sever. Dolayısıyla metalik konstrüksiyonlar kullanmaktan çekinmez. Zaman zaman deri kullanıldığını da görebiliriz.


İskandinav tarzda mobilya tasarımı:

Basit ve sade olmasına rağmen genellikle bir sanat eseri hissi verir. Mobilyalarda işlevselliğin yanı sıra çoğu zaman etkileyici bazı ilginç çizgiler yer alır. Eşyalarda takım yerine farklı ürünler kullanılır.


Aydınlatma ürünleri olarak: Tavan lambaları, abajurlar ve mumlarla beraber şamdanlar da tercih edilebilir.







Kaktüs: Güçlü monokrom kullanılan mekanlara veya ahşabın sıcaklığının hakim olduğu mekanlara farklı boyutlarda kaktüsler eklenmesi akımın vermek istediği görüntüyü pekiştirecektir.













Kuş Tüyü: Birçok inanışta farklı anlamlar taşısa da genel anlayışa göre olumlu enerji ve şansı temsil eder. Bu form, minimal mekanlara özel bir aksesuar niteliğinde kullanılabilir.









Kağıttan Fenerler: İskandinav tarzda, gösterişli avizeler yerine; yarı geçirgen, büyük ölçekli aydınlanma elemanları kullanılır. Bu aydınlatma elemanları ruhani bir his yaratıyor ve ışığın mekandaki yayılımını geniş ve vurgusuz gerçekleştiriyor.






Hasır Sepet: Basit ve bilindik bir hasır sepet kullanarak elinizin altında her an bulunması gereken eşyaları bir arada tutabilirsiniz. Bunları gerek konsol üzerinde, gerekse bir orta sehpa üzerinde ya da zemin üzerinde konumlandırabilirsiniz. Bu şekilde hem güzel bir dekor elde etmiş olursunuz hem de sepette depolayacağınız ürünlerle o dekoru fonksiyonelleştirmiş olursunuz.




Ayna: İskandinav tarzına en uygun ayna türleri, altın varaklı aynalardır. Beyazın sadeliği içerisinde ışıl ışıl parlayan aynanız odanın daha geniş görünmesi için ayrıca yardımcı olacaktır. Aynı zamanda siyah metal çerçeveli aynalar da monokrom görüntüyü destekleyeceğinden hoş görüntüsüyle sebebiyle tercih edilebilir. Fakat odanın içerisindeki her ayna bu tarzda olmak zorunda değil. Konsepte ve kullanılan farklı renklere göre de bir seçim yapabilirsiniz.





Halı: İskandinav stilinde uzun, geniş, büyük, hatta duvardan duvara halılara yer yoktur. Ona zıt olarak fazlasıyla açık ahşap yüzeyler bulunmaktadır. Bu ahşap zemini soğuk havalarda yapay hayvan postu görünümlü bir halıyla, sıcak havalarda ise renkli hafif kilimlerle süsleyebilirsiniz.





Vazo veya Çiçeklik: Bu tarz mekanlarda soft renklerde vazolar kullanabilirsiniz. Ya da ortam çok renksiz kaldıysa bir canlılık katmak için canlı bir renk de tercih edebilirsiniz. Vazoda ve çiçekte ister renk kullanın ister kullanmayıp cam tercih edin ama sade olması gerektiğini unutmayın. Zira İskandinav tarz gösterişi sevmez. Örneğin; küçük, dar uzun, renksiz bir cam kavanoz içine koyacağınız narin bir çiçek buketi, koca koca çiçek ve bitkilerden daha çok şey anlatabilir.



Koltuk ve Berjer: İskandinav tarzda takım koltuklar ve aynı renkler pek tercih edilmez. Genelde tekli koltuklar veya sandalye seçilir. İkili veya üçlü koltuk olarak düşünürsek de her yerin beyaz olduğu bir mekana siyah bir koltuk yakıştırabiliriz. Ve bu koltuğu da renkli minderlerle tamamlayabiliriz.

Üst üste yığınlardan oluşan yastıklar, kırlentler ve battaniyelerden ziyade, tek katta ısıtacak ve kullanımı rahat battaniyeler, büyük, geniş ve yumuşak yastıklar ve kırlentler kullanılır.



Eğer mekanda biraz daha vurgu yapmak istiyorsak monokrom görseller, tablolar tercih edebiliriz. Duvarların çerçevelerle dolu olması İskandinav tarzda alışılagelmiş ve bu tarza yakıştırılmış bir dekor şeklidir.


Yüzey işlemi görmüş ama boyazsız, temiz, ham ahşap parçalarda sehpalar, raflar ve kitaplıklar da yine tarzımıza uygun ürünlerdir.





Kafes Mekanlar: Spa ya da sauna hissi veren ahşap çitaların duvar ve tavan genelinde gözlemlendiği bu mekanlar, monokrom aksesuar ve mobilyalar ile birlikte kullanıldığında İskandinav tarzı bir mekandasınız demektir.



Pencereler: Bu tarz iç mekanlarda döşemeden tavana uzanan tam boy pencereler sıklıkla kullanılır. Bu pencereler doğayla bütünleşmeyi sağlarken, aynı zamanda gün ışığından maksimum faydalanma imkanı da veriyor. Pencereler genellikle perdeler veya güneş kırıcılar olmaksızın kullanılıyor. Beyaz veya açık renklerin kullanıldığı duvarlar, döşemeler, tavanlar veya diğer dekorasyon ögeleriyle, doğal ışığın hissedilen etkisi arttırılmaya çalışılıyor.





Çatılar: İskandinav tasarımının hakim olduğu evlerin çatıları da bahsettiğim aydınlatma kaygılarından dolayı yüksek tutularak mekanların daha ferah görünmesi sağlanıyor.


İskandinav Tarzda Zemin Fikirleri: Bu tarz iç mekanlarda, özellikle oturma odaları ve yatak odalarında, zeminde malzeme olarak soğuk ya da sıcak tonlarda seçilen geniş ahşap kaplama tercih ediliyor. Ahşap zemin üzerine de minimal kilimler ya da yapay hayvan postu halılarla görünüm tamamlanabilir. Banyolarda da monokrom renklerde seramik karo kaplama zeminler, sıklıkla karşılaştığımız bir görüntüdür.


İskandinav Tarzda Duvar Fikirleri: Duvarların çok da boş bırakılmadığı bu tarzda kullanıcının kendi zevkine göre yer yer tablolarla, ahşap duvar kaplamalarıyla karşılaşabiliriz. Beyazın hakim olduğu bu mekanlarda beyaz tuğla görünümlü duvarlar da tercih edilmektedir. Aynı zamanda kullanıcının ya da tasarımcının hayal gücüne bağlı olarak pastel tonlarda soyut çalışmalar da yine duvarlarda kullanılabilecek tasarımlardandır.


İskandinav Tarzda Tavanla İlgili Fikirler:

Bu tarz iç mekanlarda tavan klasik olarak beyaz renge boyanıp bırakılabileceği gibi farklı fikirler de düşünülerek uygulanabilir. Böylece aslında tavanda bile tasarımımızı konuşturabilir, bu sayede oraya da bir hareketlilik katarak klasik, sıkıcı tavanınızdan kurtulabilirsiniz. Ahşabı çok seven İskandinav tarzı tavanlarınızda ahşaptan kalın çizgiler oluşturabileceğiniz gibi tamamen ahşap kaplamalı bir tavan da tercih edebilirsiniz. Bunun dışında, duvarda yaptığınız bir tasarımınız veya farklı bir malzeme, renk kullanımınız varsa bunu tavanda devam ettirerek hem mekana hacimsel yaklaşmış olursunuz, hem de bütünlük sağlayarak tavanınızda farklı bir hareketlilik yaratmış olursunuz. Böylece, bu gibi örneklerle ve hayal gücünüzün el verdiği ölçüde yapacağınız bir değişiklikle, rahatça uzandığınızda ya da başınızı yukarı kaldırdığınızda göreceğiniz görüntüyle sıkılmayacak ve bulunduğunuz mekandan zevk alabileceksiniz.


İskandinav Tarzı Kullanan Tasarımcılar: Estetiği basit ve fonksiyonel çözümlerle birleştiren nordik tasarımcı ve mimarlardan başlıcaları olarak; Alvar Aalto, Aino Aalto, Eliel Saarinen, Sigfrid Ericson, Ragnar Östberg, Arne Jacobsen, Poul Henningsen önde geliyor.


İskandinav stili soğuk Nordik ülkelerin şartlarına uygun olarak, gereklilikler dahilinde yaşamı daha iyi kılabilmek adına geliştirilmiş ve zamanla beğenilip daha fazla uygulanarak bugünlere gelmiş, akıllara yer etmiştir. Aydınlık mekanlar, çağdaş çizgiler, monokrom vurgular ve canlı aksesuarların uygun birleşiminden ortaya çıkan sade ve modern bir iç mekan tarzıdır. Sade bir görünüm seven bir tarz olsa da mekanın her yeri hakkında tek tek düşünülmesi gereken, gösterişli olmayan birçok detaya sahip ve üzerinde düşündükçe güzelleşen bir uygulama biçimidir. Özetle; sade ama gösterişli, fonksiyonel ama estetiği unutmayan, hem çok renksiz hem tüm renkleri barındıran, soğuk ama iç ısıtan, birçok çelişki ve farklılıkları bir araya getiren bir tarzdır.


Küçük Bi’ Not: Herhangi bir tarzda bir iç mekan yaratmak istiyorsanız o tarzın gerekliliklerini bilmeniz gerekir. Tasarımı yapabilmek için bolca örnek görmek ve bunları incelemek gerekir. Bu sebeple bu yazıyı yazarken sadece tarzın genel olarak bizden istediklerini ve bulunduğu tarih periyodunu söyleyip yazıyı bitirmek yerine birçok iç mekan ve bunun yanında mobilya, aksesuar örnekleri göstermek ve anlatmak istedim. Fakat burada verdiğim her örnek veya bahsettiğim her aksesuar bütün İskandinav tarzı iç mekanlarda kullanılıyor diyemeyiz. Zaten bu örneklerin hepsini aynı anda kullanırsanız orada bir tersliğin olduğu hemen anlaşılacaktır. Dolayısıyla anlayıp öğrenmek ve tarzın içinde kalarak kendi özgün tasarımlarımızı oluşturmak, bütün mekanların aynı olmasını engellemek açısından oldukça önemlidir.


Yazımı şu cümlelerle bitirmek isterim: Bu tarz yazıları bolca okuyup, örneklere bakıp incelemek oldukça önemlidir. Fakat işin uygulama kısmında; iç mekanlarınızda kendi ruhunuzu yansıtırsanız ve kendi tasarımlarınızı öğrendiğiniz bilgiler ışığında özgün olarak geliştirirseniz, kendinizi o mekana daha ait hisseder ve o mekanın içinde daha mutlu olursunuz.


Yardım aldığım kaynaklar:

İremnur Erdemir


Beykent Üniversitesi - İçmimarlık 2.Sınıf Öğrencisi

Comments


ÇEVİK_ATÖLYE_SOHBETİ-removebg-preview.png
bottom of page